Tarımın Yedi Zorluğu Ve Çözüm Önerileri
Tarımın Yedi Zorluğu Ve Çözüm Önerileri
Her gün, yediğimiz yiyecekler bizi, çiftçiler, tüccarlar, gıda üreticileri, perakendeciler ve çiftlikten sofraya yiyecek götürmekle uğraşan diğer birçok insandan oluşan geniş bir küresel ağa bağlıyor. Çoğumuz bir parça sebzeyi veya bir dilim ekmeği ısırırken muhtemelen durup bunu düşünmüyoruz, ancak bu küresel gıda sistemi, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan bazılarının merkezinde yer alıyor.
Tarımın Yedi Zorluğu
1. Kaliteli tohuma ve iklime uyumlu çeşitliliğe ulaşma zorluğu
2. Bilinçli bir şekilde gübre kullanılması
3. Etkili Sulama
4. Modernizasyon ve Mekanizasyon Eksikliği
5. Toprak Erozyonu
6. Yetersiz depolama tesisleri
7. Ürün rotasyonunun ihmal edilmesi
1)Kaliteli Tohuma ve çeşitliliğe ulaşma zorluğu
Tohum, tarımsal üretimde daha yüksek mahsul verimi için ve sürdürülebilir büyüme elde etmek için kritik ve temel bir girdidir. Garantili kaliteli tohumların dağıtımı, bu tür tohumların üretimi kadar kritiktir. Ne yazık ki, kaliteli tohumlar çiftçilerin çoğunluğunun, özellikle de daha iyi tohumların fahiş fiyatları nedeniyle küçük çiftçilerin erişiminin dışındadır.
Türkiye tohum endüstrisi geçmişte etkileyici bir büyüme göstermiştir ve tarımsal üretimde daha fazla büyüme potansiyeli sağlaması beklenmektedir. Tohum endüstrisinin rolü sadece yeterli miktarda kaliteli tohum üretmek değil, aynı zamanda çeşitli tarımsal ürünlere uyacak çeşit çeşitliliği elde etmektir.
Politika beyanları, Türk çiftçiye, ülkenin gıda ve beslenme güvenliği hedeflerini karşılamak için uygun zamanda ve yerde ve makul bir fiyata yeterli miktarda üstün kalitede tohum sağlamaya yönelik olarak tasarlanmıştır.
Bu politikalar doğrultusunda ülkemiz ıslahçıları tarafından geliştirilen buğday ve arpa çeşitlerinin üretimdeki oranı %95, çeltik (pirinç), nohut ve mercimekte %100, serada yetişen sivri biber, badem ve hıyarda %85, sera domatesinde %35, tarlada yetişen domateste %50, patlıcanda %55 olup hali hazırda ülkemiz bitki ıslahçıları tarafından geliştirilen pek çok çeşit dünyanın pek çok bölgesine ihraç edilmektedir.
Sonuç olarak; yukarıda özetlenen gelişmeler olsa da ülkemizde tarım sektörünün rekabet gücünü artırmaya yönelik olarak tarımsal verimlilik artırılmalı bunun için de yeni bitki çeşitleri geliştirilmeye devam edilmelidir. Çözüm olarak yeni çeşitler geliştirmek ve bu çeşitleri daha iyi bir noktaya getirmek mümkündür. Aşağıdaki maddeler ile bu gelişmeye fayda sağlanabilir.
·İzolasyonlu, yeteri kadar genişlikte, güvenilir araziye ihtiyaç duyan ıslahçı-araştırmacı yetkisi olan şirketler, Islah-Araştırma ve tohum üretimi için TİGEM ve Tarımsal Araştırma Enstitü arazilerinden projedahilindeücretsiz veya uygun kira şartlarında yararlandırılması,
·Özel şirketlerin bitki ıslahı ve çeşit geliştirme konusunda kendi elemanları için yapacakları ıslah eğitimi harcamaları ve ıslahçı eğitimi veren birlik, vakıf ve kuruluşlara yapacakları katkıların vergilerden düşülmesi,
·Bakanlık tarafından "özel sektör araştırma kuruluşu” olarak yetkilendirilen ve temel faaliyet konusu AR-GE olan ıslahçı-araştırmacı firmaların SSK primleri, stopaj, KDV ve gelir vergilerinden %50 indirimle desteklenmesi,
·Bitki Islahçıları Alt Birliğine üye kişi ve kuruluşların kendi AR-GE çalışmaları sonucu ülkemiz içinde geliştirdikleri yerli yeni bitki çeşitleri için ıslaha destek verilmesi; geliştirilen bu çeşitlerin tescili ve üretim izinleri için alınacak ücretlerin en az yarı yarıya düşürülmesi
·Bitki Pasaport Yönetmeliği'nin asıl amacına uygun şekle getirilmek üzere yeniden gözden geçirilmesi ve yurt dışından ithal edilerek doğrudan üretime sokulan tohumlara uygulanır hale getirilmesi aksi takdirde bu haliyle uygulamadan kaldırılması,
·Tohumculuğumuzun lokomotifi olan özel sektör araştırma kuruluşlarının mali, hukuki ve bürokratik sorunlarının tespiti ve çözülmesi ve bu yapıların daha kurumsal ve sürdürülebilir hale getirilebilmesi için bir yol haritasının belirlenmesi gerekmektedir.
·TÜBİTAK tarafından ıslah projelerine verilen destekler içerisine sebze ıslah projelerinin de alınması için bakanlığımızca da girişimlerde bulunulması,
·5746 sayılı AR-GE Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’da belirtilen özel sektör araştırma kuruluşlarının desteklenmesi için gerekli olan araştırmacı sayısının 50'den 5'e düşürülmesi ve ıslahçı-araştırmacı kuruluşların AR-GE Kanunundan yararlanan AR-GE merkezlerine dönüştürülmesi,
Yukarıdaki maddeler TÜRKTOB - TÜRKİYE TOHUMCULAR BİRLİĞİ DERGİSİ 5. sayısında alıntılanmıştır.
2)Bilinçli gübre kullanımında zorluklar
Günümüzde topraklarımız, yenilenmeye fazla önem verilmeden binlerce yıldır ekin yetiştirmek için kullanılmıştır. Bu, toprakların tükenmesine yol açarak verimlerinin düşük olmasına neden oldu. Neredeyse tüm ekinlerin ortalama verimi dünyadaki en düşükler arasındadır. Bu, daha fazla gübre kullanılarak çözülebilecek ciddi bir sorundur.
Gübrelerin topraktaki rolü, iyi gıdanın insan vücudundaki rolüyle aynıdır. Nasıl iyi beslenmiş bir vücut her türlü işini iyi yapabilirse, iyi beslenmiş bir toprak da iyi ürün verebilir. Tarımsal üretimdeki büyümenin yaklaşık yüzde 70'inin artan bilinçli gübre uygulamasına bağlanabileceği tahmin edilmektedir.
Dolayısıyla gübre tüketimindeki artış, tarımsal refahın bir barometresidir. Bununla birlikte, Türkiye büyüklüğündeki bir ülkenin her yerinde yeterli gübre sağlamanın zorlukları vardır. Doğru gübrenin kullanılması ürünlerin verimliliğini ve toprağın kalitesini artıracak en büyük etkenlerdendir.
Besleyici gübreler maliyetlidir ve genellikle çiftçilerin ulaşamayacağı bir yerdedir. Bu nedenle gübre sorunu hem akut hem de karmaşıktır.
Toprağı sağlıklı tutmak için organik gübrelerin gerekli olduğu bilinmektedir. Ülkemiz, şu anda tam olarak kullanılmayan 650 milyon ton kırsal ve 160 ton kentsel kompost potansiyeline sahiptir. Bu potansiyelin kullanılması; atıkların bertaraf edilmesi ve toprağa gübre sağlanması sorunlarını çözecektir.
Devlet, özellikle kimyasal gübre kullanımı için ağır sübvansiyon şeklinde yüksek teşvikler vermiştir. Daha önceleri kimyasal gübre neredeyse hiç kullanılmıyordu ancak, Bakanlığın girişimi ve bazı ilerici çiftçilerin tutumundaki değişiklik nedeniyle, kimyasal gübre tüketimi muazzam bir şekilde arttı.
Gübre kalitesinin sürekliliğini sağlamak amacıyla yurdun çeşitli yerlerinde gübre kalite kontrol laboratuvarı kuruldu.
Kimyevi gübreler, tarımsal üretimde bol verimli ve üstün kaliteli ürün hasat edilmesinde çok önemli role sahip bir tarımsal girdidir. Tohum, gübre, ilaç ve mekanizasyon gibi girdiler dikkate alındığında toplam maliyetler içindeki yüzde 15-20 civarındaki payına rağmen doğru kimyevi gübre kullanımının tek başına ürün verimini yüzde 50’den fazla artırdığı bilimsel olarak tespit edilmiştir.
Türkiye’de gübre tüketimi ve yerli imalatın desteklenmesi diğer bir ifadeyle Türkiye’de tüketilen her çeşit kimyasal gübrenin hem yerli üretimi hem de tüketimini teşvik eden politikalar 1961 yılında başlamıştır.
2009 yılında gübre desteği için 50 dekar üzerinde ekiliş alanına sahip üreticilere toprak analizi yaptırma koşulu getirilmiştir. Diğer yıllarda da alan bazlı tarımsal destekler adı altında gübre desteklemesine devam edilmiştir. 2017 yılında ise mazot ve gübre destekleme ödemesi tek kalemde ödenmiştir. 2018 yılında ise mazot ve gübre destekleri ayrı kalemlerde ödenmiştir. Böylece, 2017 ve 2018 yıllarında üretimde mazot maliyetinin %50’si karşılanmıştır.
2018-2022 Dönemi
·Tarımsal üretimin ve ürün kalitesinin arttırılmasında gübrelerden maksimum faydanın sağlanabilmesi için gübreler ve gübrelemeye ait sorunların tam ve doğru olarak tespit edilmesi şarttır. Bu açıdan bakıldığında gübrelemeyi sadece bitki besleme ve verim artırma amaçlı değil, toprak kaynağını koruyup, sürdürülebilir kullanımına hizmet etmek için bir araç olarak değerlendirmek gerekmektedir.
·Ülkemiz için kimyasal, organik, biyoorganik, organomineral ve mikrobiyal gübreler için bir kanunun çıkarılması ve bunun sonucunda kanunun olmamasından kaynaklı mevzuat eksikliği sonucu oluşan aksaklıkların giderilmesi önem arz etmektedir.
·Ülkemizde gübre tüketimi ile ilgili çiftçinin toprak analizi yaptırmaya yönlendirilmesi ve bilinçli gübre kullanımının yaygınlaştırılması hem ekonomik açıdan hem de ekosistem açısından önemli hususlardır. Çiftçinin hangi gübreyi, hangi dozda, ne zaman, nereye ve nasıl uygulayacağı noktasında bilgiye ihtiyacı vardır. Çünkü çiftçiler gübre kullanımı noktasında ya geçmişten kalma alışkanlıklarla ya da çevredeki kimselerden öğrendikleriyle hareket etmektedirler. Bunun için de toprak ve yaprak analizlerine göre gübreleme yapılması öncelikli bir önem teşkil etmektedir. Usulüne uygun toprak numunesi alma ve laboratuvara gönderme işlemlerinin yürütülmesi ve takip edilmesi, gübreleme konusunda teknik desteğin sağlanması ve modern alet ve ekipmanların kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla gübreler ve gübreleme konusunda kooperatif ve/veya benzeri yapıların kurulması yararlı olabilir.
·Kontrolsüz gübre kullanımı yanında yanlış veya güvenilirliğini yitirmiş bilgilere dayanılarak bazı gübrelerin gerekli olduğu halde kullanılmadığı görülmektedir. Örneğin "Türkiye topraklarının potasyum açısından zengin olduğu” ifadesine dayanılarak hala bazı bölgelerde potasyumlu gübreler genellikle gübreleme programlarına dahil edilmemektedir. Halbuki aradan geçen zaman içinde toprağın besin maddeleri dengesinde çok ciddi değişimler yaşanmış olabilir, söz konusu bölgede potasyum ihtiyacı fazla olan ürünler adapte edilmiş olabilir. Bu kapsamda güncel bilgiler doğrultusunda gübreleme programları hazırlanmalı ve gerekli ise potasyumlu gübrelerin yanında diğer bitki besin maddelerini içeren gübrelere de gübreleme programında yer verilmelidir.
·Organik gübre kullanımının yaygınlaştırılması önemli bir husus olarak değerlendirilmektedir. Ülke topraklarımızın çok büyük bir kısmının organik madde içeriğinin düşük olduğu düşünüldüğünde organik kökenli gübrelerin önemi daha da artmaktadır. Bitkisel üretimde başarılı olmanın en önemli koşullarından bir tanesi, toprakların organik madde içeriğini korumak ve de imkanlar el verdiğince artırmaktır. Bunun da en iyi yolu, organik gübrelerin gübre değerini yitirmeden tarım topraklarına uygulanmasıdır. Organik kökenli atıklar ciddi bir organik madde kaynağı olmanın ötesinde içermiş oldukları kimi bitki besin maddeleri yönünden de önemli bir potansiyele sahiptirler. Bu materyallerin geri kazanımı ile hem topraklarımızın organik madde içeriği artırılmış olacak hem de bitki besin maddesi yönünden fayda sağlayacağından verim artışı sağlanmış olacaktır. Ahır gübresi, yeşil gübre, kompost vb bitkisel veya hayvansal kaynaklı organik gübrelerin tarımsal üretimde kullanılması ve son yıllarda kimyasal gübrelere alternatif olarak sunulan organomineral gübrelerin üretimi ve kullanımı konusunda çalışmalar yapılması ve teşvik edilmesi önem arz etmektedir.
·Sulama tipine göre gübre etkinliklerinin arttığı, bununla birlikte verim, kalite ve raf ömrünün de arttığı yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur, günümüzde de bu "Fertigation” "Sulama+Gübreleme” birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak düşünülmektedir. Gübre teşvikleri planlanırken sulama ve destek olacak diğer sistemlerin de belirlenmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. İnovatif gübre üretimiyle ilgili tesis ve makinaların stratejik yatırımlar olarak geliştirilmesi ithalatın azalması ve ihracatın artmasının sağlayacağı düşünülmektedir.
·Organize sanayi bölgesine, refrakter üreticilerine sağlanan olanaklar geniş tarım kesimini ilgilendiren gübre sanayicilerine de tanınmalıdır. Böylece, ülkemiz azotlu gübre üretimindeki yüksek maliyetleri aşağıya çekme şansına sahip olacaktır. Doğalgaz fiyatlarında gerekli düzenlemeler yapılarak, Türkiye’de, gübre tüketiminin yerli üretimle daha fazla karşılanabilir duruma geleceği düşünülmektedir.
·Yerli gübre sektörü, etkin dış ticaret politikalarıyla dünyada gübre sektöründe rekabet bozucu uygulamalar gerçekleştiren ülkelere karşı korunmalıdır.
·Gübre ithalatında devlet denetimi artırılmalı, standart dışı ürünlerin iç pazara girişinin önüne geçilmelidir. Ana girdilerinden biri doğalgaz olan gübre sektörü üreticilerine, gerekli doğalgaz fiyat düzenlemeleri yapılmalıdır.
Gübre ile ilgili özel bir kanunun olmaması, gübre tüketimi konusunda yapılması gereken en önemli hususlardan olan çiftçinin toprak analizine ikna olmaması ve bilinçsiz gübre kullanımı, alandaki veri noksanlığı, dağınıklığı ve de yetersizliği, organik kökenli gübrelerin kullanımının yetersiz olması gibi hususlar politika döneminde çözüm bekleyen önemli sorunlar olarak öne çıkmaktadır. 2018-2022 döneminde uygulanacak politikalar kapsamında sektörün sorunlarına yönelik çözüm önerileri geliştirilmesi amacıyla paydaşlar ile birlikte tespit edilen sorunlar ve bu sorunların çözümüne yönelik eylem planlarını Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan daha detaylı inceleyebilirsiniz.
Yukarıdaki maddeler Tarım ve Orman Bakanlığı Gübre Sektör Belgesi 2018 – 2022 alıntılanmıştır.
3) Etkin Sulama Zorluğu
Çiftçiler sulama tesislerinin olmamasından dolayı sıkıntı yaşamaktadırlar. Dahası, eğer yeterli su kaynağı varsa, sıradan tohum çeşitleri daha iyi çeşitlerle değiştirilebilir. Yerel nitelikte küçük sulama işlerinin inşasına duyulan ihtiyaç acildir. Aslında, ülkedeki toplam su potansiyeli, ekili alanların tamamını sulamak için fazlasıyla yeterlidir ama asıl mesele, bu geniş su kaynaklarını kullanmanın ucuz ve kolay yöntemlerini keşfetmektir.
Sulanabilen arazilerin azlığı nedeniyle ülkemiz, özellikle yağlı tohumlu bitkilerde ithalata mahkum kalmaktadır. Suyun etkin kullanılmamasından dolayı hem gereksiz su sarfiyatı olmakta hem de üretim arttırılamamaktadır. Genel olarak ifade etmek gerekirse ekili alanların sadece üçte biri sulanmaktadır. Yağışın belirsiz, güvenilmez ve düzensiz olduğu iklim değişikliklerini de göz önüne aldığımız ılıman kuşak ile subtropikal kuşaklar arasında yer alan ülkemiz için sulama en önemli tarımsal girdidir.
Gap bölgesinde ekili alanların yarısından fazlasının sulanabilmesi tarımsal ilerlemenin başarı öyküsüyle kanıtlanmış oluyor. Tarımsal üretimi artırmak için ise diğer büyük araziler hala sulanmayı bekliyor.
Ancak özellikle kanallarla sulanan alanlarda aşırı sulamanın olumsuz etkilerinden korunmak için özen gösterilmelidir. Ülkemizde geniş alanlar, hatalı sulama nedeniyle kullanılmaz hale gelmiştir (tuzluluk, alkalilik ve su birikmesinden etkilenen alanlar). Yoğun sulama, toprak altı su seviyesinde keskin bir artışa yol açarak su birikmesine, toprak tuzluluğuna ve alkaliteye yol açabilir. Bu nedenle tarımsal arazilerin su ihtiyaçlarını iyi tespit etmek ve bu doğrultuda faaliyetleri yapmak en önemli çözümdür.
4) Mekanizasyon eksikliği
Ülkenin bazı bölgelerinde tarımın büyük ölçekli makineleşmesine rağmen, daha büyük kısımlarda tarımsal işlemlerin çoğu basit ve geleneksel araç ve gereçler kullanılarak insan eliyle yapılmaktadır.
Sürme, ekim, sulama, seyreltme ve budama, ot temizleme, hasat, harman ve ekinlerin taşınmasında makinelerden çok az veya hiç yararlanılmamaktadır. Bu özellikle küçük çiftçiler için geçerlidir. Büyük insan emeği israfına ve kişi başına düşük işgücü verimine neden olur.
İşgücü israfının önlenmesi ve çiftçiliğin uygun ve verimli hale getirilmesi için tarımsal faaliyetlerin makineleştirilmesine acil ihtiyaç vardır. Tarımsal alet ve makineler, verimli ve zamanında tarımsal faaliyetler için çok önemli bir girdi olup, çoklu mahsulü kolaylaştırarak üretimi arttırır.
Tarımsal faaliyetlerin zamanında ve doğru bir şekilde gerçekleştirilebilmesi ve tarımsal üretim sürecinden tasarruf edilebilmesi için çiftçilerin teknik olarak gelişmiş tarım aletlerini benimsemeleri için yoğun çaba sarf edilmektedir.
Maliyet arttırıcı olan mekanizasyon tarımsal sistemlerden kaçınan çiftçilerin birçok alanda daha az makine tercihi ile iş yükü artar ve mahsul üretimi de azalır. Bu nedenle, tarımsal üretim için kullanılan mazotta ve enerji kullanımlarındaki vergilendirmede yapılan teşvikler arttırılırsa ve makinelerin tarımda kullanım kolaylığı sağlanırsa bu, üreticilerin ekim ve iş süreçlerini hızlandırmakla kalmayıp üretimlerini de arttıracaktır.
5) Toprak erozyonu
Geniş verimli topraklar, rüzgar ve su nedeniyle toprak erozyonuna maruz kalmaktadır. Bu alan uygun şekilde tedavi edilmeli ve orijinal doğurganlığına geri getirilmelidir. Çözüm olarak; meyilde yerçekimi etkisiyle hareketi zorlaştırmak, toprak işleme işlemlerinde eğime dik sürüm yapmak, rüzgârın toprak parçacıklarına etkisini azaltmak ve toprak yüzeyini çıplak bırakmamak sayılabilir.
6) Yetersiz depolama tesisleri
Kırsal alanlarda depolama tesisleri ya hiç yoktur ya da çok yetersizdir. Bu koşullar altında çiftçiler, ürünlerini hasattan hemen sonra, düşük olması zorunlu olan geçerli piyasa fiyatlarından satmak zorunda kalmaktadırlar. Bu tür bir imtiyaz satışı, çiftçileri meşru gelirlerinden mahrum etmektedir.
Ayrıştırma Komitesi, hasat sonrası kayıpları yüzde 9,3 olarak tahmin etmiş ve bunun yaklaşık yüzde 6,6'sı yalnızca kötü depolama koşullarından kaynaklandığını açıklamıştır. Bu nedenle depolama, kayıpları önlemek ve hem çiftçilere hem de tüketicilere fayda sağlamak için çok önemlidir.
Ticaret Bakanlığı’nın oluşturduğu lisanslı depoculuk sistemi ile bu sorunlara çözüm üretmek amaçlanmaktadır. Bu sistemin hedeflerini aktarmak gerekirse;
1- Hasat dönemlerinde tarım ürünlerindeki arz yığılması nedeniyle oluşan fiyat düşüşlerinin önlenmesi ve piyasanın dengelenmesi,
2- Özellikle finansman sıkıntısı çeken küçük çiftçiler ile ürün sahiplerinin, lisanslı depolara verdikleri ürünleri karşılığında aldıkları ürün senetleri aracılığıyla bankalardan kredi ve finansman sağlamaları,
3- Tarım ürünleri ticaretinin herkesçe kabul gören standartları belirlenmiş ürünler üzerinden yapılması, kaliteli üretimin teşvik edilmesi, güvenli bir piyasanın oluşturulması,
4- Tarım ürünleri ticaretinin kayıt altına alınması,
5- Ülkemizde hali hazırda uygulanmakta olan tarım reformunun başarılması ve tarım ürünleri ticaretinde özel sektör katılımının artırılması,
6- Üretimde ve fiyatlandırmada Devlet müdahalelerinin asgariye indirilmesi, bu alana yönelik yapılan yüksek harcamalardan önemli tasarruf sağlanması, serbest piyasa ve fiyat oluşumunu bozan müdahalelerden uzaklaşılması,
7- Tarım ürünleri üreticileri açısından kolay pazarlanabilen, iyi muhafaza edilen ve nakliye masrafları en aza indirilmiş bir sistemle istikrarlı ve daha yüksek bir gelir seviyesi elde edilmesi,
8- Yatırımcılar için dövize, altına, hisse senedine, faize ve benzerlerine alternatif yeni bir yatırım aracı sağlanması,
9- Ürün ticareti ile uğraşan tacir ve sanayicilerimizce, kalitesi bilimsel kriterlere göre belirlenmiş ve fiyat istikrarı sağlanmış ürünlerin kolayca temini,
10- Tarım ürünlerinin, fizikî mal ve numune gösterilmesine ve teslimine gerek olmaksızın ürün senetleri veya elektronik ürün senetleri aracılığıyla ticaretinin yapılması,
11- Standardı belirlenmiş ürün ve lisanslı depo sistemiyle tarım ürünlerinde vadeli işlem ve opsiyon piyasalarına geçilmesi,
12- Ürün depolanması, bankacılık ve sigorta sektörü açısından yeni iş alanlarının oluşturulması,
13- Ülkemizin yakınında bulunduğu Orta Doğu, Balkanlar, Türkî Cumhuriyetler ve Asya coğrafyasındaki tarım ürünleri ticaretinde de önemli rol üstlenmesi ve pay sahibi olunması, hedeflenmiştir.
Ayrıca Bakanlık;özellikle küçük çiftçiler için, tarlalarının yakınında depolama tesisleri sağlayabilir.
7) Ürün rotasyonunun ihmal edilmesi
Tarımsal faaliyetlerin başarılı bir şekilde yürütülmesi, mahsullerin uygun bir şekilde rotasyonuna bağlıdır. Eğer bir arazi parçasında tahıl yetiştirilirse, verimliliği bir dereceye kadar azalır. Baklagiller gibi diğer mahsuller aynı arsa üzerinde dönüşümlü olarak yetiştirilirse, bu rotasyon ile bitkilerin verimini arttırmak mümkündür. Türkiye’ de çiftçilerin çoğu tarımsal faaliyetlerini geliştirmek ve mahsul kalitesini arttırmak için rotasyon yapmaktadır. Bu üretim faaliyetini benimsemeyenler ekim nöbeti gerektiğinin farkında olmadıkları için aynı tür ürünü kullanmakta ve sonuç olarak da toprak verimliliğini önemli ölçüde kaybetmektedirler.